Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa terbiyecisi” adlı tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir. Yvette Mizrahi bu tablodan esinlenmiş ve ”Osman’ın Kaplumbağaları” adlı bir koleksiyon tasarlamıştır.
İNCELEOsman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa terbiyecisi” adlı tablosu, özellikle ilham kaynağına dair net bilgilerin olmadığı dönemde, geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâlini anlattığı şeklinde yorumlanmıştır. Osman Hamdi Bey, tabloda kendini terbiyeci, kendi iş yapış biçimine uyum gösteremeyen astlarını ise yemeğe ulaşmaya çalışan kaplumbağalar olarak göstererek, onları hicvetmektedir. Yvette Mizrahi bu tablodan esinlenmiş ve ”Osman’ın Kaplumbağaları” adlı bir koleksiyon tasarlamıştır.
Dalarım okyanuslara,
en derindeki maviye dokunmak için. Uçarım bulutlara, saf beyazlara bürünmek için. Gecenin karanlığında, siyahın hüznünü tadarım. Ve en çok da atarım kendimi gökkuşağına, hayatın bütün renklerini hissetmek için…
*Cloisonné, mine sanatı yapım tekniklerinden biridir. Bu teknikte, önce metal yüzey üzerine ince metal tellerle odacıklar oluşturulur. Toz halindeki cam ham maddesi sulandırıldıktan sonra bu odacıklara doldurulur ve +850 °C derecede fırınlanır. Parça son halini alana kadar bu işlem defalarca tekrarlanır.
Dalarım okyanuslara,
en derindeki maviye dokunmak için. Uçarım bulutlara, saf beyazlara bürünmek için. Gecenin karanlığında, siyahın hüznünü tadarım. Ve en çok da atarım kendimi gökkuşağına, hayatın bütün renklerini hissetmek için…
*Cloisonné, mine sanatı yapım tekniklerinden biridir. Bu teknikte, önce metal yüzey üzerine ince metal tellerle odacıklar oluşturulur. Toz halindeki cam ham maddesi sulandırıldıktan sonra bu odacıklara doldurulur ve +850 °C derecede fırınlanır. Parça son halini alana kadar bu işlem defalarca tekrarlanır.
İvet Mizrahi, 2-7 Temmuz 2018’de Londra’da düzenlenen “1492-Göke” karma sergisi için özel bir koleksiyon hazırladı. “Huzura Yolculuk” adlı bu koleksiyonunda Mizrahi, İspanya’dan Göke adlı kadırgalarla yola çıkıp Osmanlı topraklarına ulaşan Yahudilerin yolculuklarının duygusal yönünü mücevherlerine aktarmaya çalıştı. Yahudilere bu zor yolculukta eşlik eden dalgalardan ve balıklardan ilham alan Mizrahi koleksiyonunda dalga ve balık figürlerine yer verdi. Ayrıca ‘Tanrı’nın elleri’ olarak yorumladığı el figürleri ile de tanrının bu yolculuk sırasında hep onlarla birlikte olduğuna vurgu yapmaya çalıştı. Mizrahi, renkli bir dokunuş ve bir Türk esintisi katmak adına, mücevherleri Türk Taşı olarak bilinen turkuaz taşları ile dekore etti.
İNCELEİvet Mizrahi, 2-7 Temmuz 2018’de Londra’da düzenlenen “1492-Göke” karma sergisi için özel bir koleksiyon hazırladı. “Huzura Yolculuk” adlı bu koleksiyonunda Mizrahi, İspanya’dan Göke adlı kadırgalarla yola çıkıp Osmanlı topraklarına ulaşan Yahudilerin yolculuklarının duygusal yönünü mücevherlerine aktarmaya çalıştı. Yahudilere bu zor yolculukta eşlik eden dalgalardan ve balıklardan ilham alan Mizrahi koleksiyonunda dalga ve balık figürlerine yer verdi. Ayrıca ‘Tanrı’nın elleri’ olarak yorumladığı el figürleri ile de tanrının bu yolculuk sırasında hep onlarla birlikte olduğuna vurgu yapmaya çalıştı. Mizrahi, renkli bir dokunuş ve bir Türk esintisi katmak adına, mücevherleri Türk Taşı olarak bilinen turkuaz taşları ile dekore etti.
Yeryüzünde ilk hayatın suda başladığı gibi bir bebek de suda hayat bulur ilk, ana karnında … Evrenin sayısız mucizesini içinde barındırır su… Denizlerde hayat sessizdir ama bir o kadar da göz alıcı ve renkli… Olağanüstü güzellikteki deniz canlıları, bırakırlar kendilerini derin mavinin akışına… Dans eder gibi sanki, bir o tarafa bir bu tarafa…
İNCELEYeryüzünde ilk hayatın suda başladığı gibi bir bebek de suda hayat bulur ilk, ana karnında … Evrenin sayısız mucizesini içinde barındırır su… Denizlerde hayat sessizdir ama bir o kadar da göz alıcı ve renkli… Olağanüstü güzellikteki deniz canlıları, bırakırlar kendilerini derin mavinin akışına… Dans eder gibi sanki, bir o tarafa bir bu tarafa…
Sevinçlerinizi ve üzüntülerinizi… kızgınlıklarınızı ve kırgınlıklarınızı… umutlarınızı ve hüsranlarınızı… heyecanlarınızı ve korkularınızı şekillerle ifade edebileceğinizi düşündünüz mü hiç? Bir üçgenin, bir dairenin veya bir karenin neler anlatabileceğini bilir misiniz? Şekiller dünyasından içimize doğru yaptığımız bir yolculuk…
İNCELESevinçlerinizi ve üzüntülerinizi… kızgınlıklarınızı ve kırgınlıklarınızı… umutlarınızı ve hüsranlarınızı… heyecanlarınızı ve korkularınızı şekillerle ifade edebileceğinizi düşündünüz mü hiç? Bir üçgenin, bir dairenin veya bir karenin neler anlatabileceğini bilir misiniz? Şekiller dünyasından içimize doğru yaptığımız bir yolculuk…
Bulutların ardından yüzünü gösterdi yine güneş… Sıcacık ısıtıp toprağı, ona yeniden hayat verdi… Tomurcuklandı doğa… Yeşilin en canlısına büründü… Çiçekler açtı… Ve dallarda renk renk kuşlar güzel günlerin gelmekte olduğunu müjdeledi…
İNCELEBulutların ardından yüzünü gösterdi yine güneş… Sıcacık ısıtıp toprağı, ona yeniden hayat verdi… Tomurcuklandı doğa… Yeşilin en canlısına büründü… Çiçekler açtı… Ve dallarda renk renk kuşlar güzel günlerin gelmekte olduğunu müjdeledi…
Çağlar boyu birçok medeniyete kucak açmış, ilk defa 7 tepe üzerine kurulmuş, dünyanın en güzel şehirlerden biridir İstanbul… Şehrin karmaşası, doğal güzellikler ve tarihi eserlerin oluşturduğu uyum içerisinde kaybolur gider… Geriye hoş bir his kalır insanın gönlünde…
İNCELEÇağlar boyu birçok medeniyete kucak açmış, ilk defa 7 tepe üzerine kurulmuş, dünyanın en güzel şehirlerden biridir İstanbul… Şehrin karmaşası, doğal güzellikler ve tarihi eserlerin oluşturduğu uyum içerisinde kaybolur gider… Geriye hoş bir his kalır insanın gönlünde…
Kalbimizin kapılarını ardına kadar açıp, sesine kulak vermek… Hayal edip, gerçekleşmesini görmek… Ve teşekkür edip, sevgiye yelken açmak…
İNCELEKalbimizin kapılarını ardına kadar açıp, sesine kulak vermek… Hayal edip, gerçekleşmesini görmek… Ve teşekkür edip, sevgiye yelken açmak…
Cömertlikte ve yardımda akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi,
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörüde ise deniz gibi,
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
Mevlana
Cömertlikte ve yardımda akarsu gibi ol
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmekte gece gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi,
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörüde ise deniz gibi,
Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol.
Mevlana
Kelebek basit bir tırtıldır aslında. Çalışır çabalar etrafına kozasını örer ve bekler… ta ki zamanı geldiğinde dışarı çıkıp binbir renkle oluşturduğu güzelliği doğaya sunana kadar… İşte o an onun bir günlük hayatının başlangıcıdır. Yaşadığı her anın tadını çıkartarak dolaşır durur etrafta… salına salına. Hayatın sadece bir andan ibaret olduğunu bilerek kanatlarını coşkuyla çırpar… çırpar… ve çırpar.
İNCELEKelebek basit bir tırtıldır aslında. Çalışır çabalar etrafına kozasını örer ve bekler… ta ki zamanı geldiğinde dışarı çıkıp binbir renkle oluşturduğu güzelliği doğaya sunana kadar… İşte o an onun bir günlük hayatının başlangıcıdır. Yaşadığı her anın tadını çıkartarak dolaşır durur etrafta… salına salına. Hayatın sadece bir andan ibaret olduğunu bilerek kanatlarını coşkuyla çırpar… çırpar… ve çırpar.
Sarı saçlı bebeğimizle, ayıcığımızla veya kırmızı burunlu palyaçomuzla oynadığımız çocukluk yılları geçmişte kalmış olabilir, ancak hayatımızın her gününe küçük bir çocuğun hayata baktığı gibi bakabilirsek eğer… Basit, neşeli ve umut dolu… İşte o zaman hayat bize harika sürprizlerle karşılık verecektir. Bunu yapabilmek için ise coşkumuzun, sezgilerimizin ve bilgeliğimizin kaynağı olan ‘’içimizdeki çocuğa kulak vermeliyiz’’.
İNCELESarı saçlı bebeğimizle, ayıcığımızla veya kırmızı burunlu palyaçomuzla oynadığımız çocukluk yılları geçmişte kalmış olabilir, ancak hayatımızın her gününe küçük bir çocuğun hayata baktığı gibi bakabilirsek eğer… Basit, neşeli ve umut dolu… İşte o zaman hayat bize harika sürprizlerle karşılık verecektir. Bunu yapabilmek için ise coşkumuzun, sezgilerimizin ve bilgeliğimizin kaynağı olan ‘’içimizdeki çocuğa kulak vermeliyiz’’.